بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍ مُّسَمًّىۚ إِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ إِذَا جَآءَ لَا يُؤَخَّرُۖ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ٤
Günahlarınızdan size mağfiret buyursun ve sizi müsemma bir ecele kadar tehîr eylesin, muhakkak ki Allah’ın takdir eylediği ecel gelince tehîr olunmaz eğer bilseydiniz!
قَالَ رَبِّ إِنِّى دَعَوْتُ قَوْمِى لَيْلًا وَنَهَارًا ٥
Dedi ki Ya Rab! Ben kavmımı gece gündüz davet ettim.
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَآءِىٓ إِلَّا فِرَارًا ٦
Fakat benim çağırmam onlara firardan başka bir şey artırmadı.
وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓاْ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْاْ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّواْ وَٱسْتَكْبَرُواْ ٱسْتِكْبَارًا ٧
Ve ben onları mağfiret buyurman için her davet ettiğimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve esvablarına büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا ٨
Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.
ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا ٩
Sonra hem ilâm ederek söyledim onlara hem gizli gizli söyledim.
فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًا ١٠
Gelin dedim: Rabb’inizin mağfiretini isteyin, çünkü, o, mağfireti çok bir gaffardır.
يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًا ١١
Bol hayır ile üzerinize semâyı salsın.
وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًا ١٢
Ve size mallar ve oğullarla imdad eylesin, ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.
مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا ١٣
Neye siz ummazsınız Allah için bir vakar.
وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا ١٤
Yaratmış iken o sizi tavır tavır bu tavra kadar.